Hava tahmin raporu yağmur getirir mi?
Hava tahmin raporu yağmur getirir mi?.. getirebilir mi?..
acaba bir yerde hata mı yapıyoruz?..
Önceki hafta susuzluktan barajlar kapatılıp günlerce suyumuz kesik kaldıktan ve depomuzdaki su bittikten sonra, şişelerle, kovalarla yaşamı sürdürmeye çalışırken, demiştim ki, “Meğer su Allah’tan geliyormuş… bunu unutmuşuz. Böylelikle hatırlamış olduk.”
Yaz aylarında bahçelerimizi sulayarak, üzerimize düşeni ve elimizden geleni yapmış olduğumuzu umuyorum. Şu halde, toprak, ağaçlar, bitkiler, hayvanlar, biz insanlar, bulutlar, ve su… tümü Yaradan’a ait olduğuna göre… üzerimizden bulutlar geçip geçip de, niçin hâlâ bırakmaz tarlalarımıza yağmurlarını?.. Aklımıza hemen küresel ısınma, iklim değişikliği, hatalı arazi kullanımı, bitki örtüsü kayıpları, vs. geliyor, değil mi? Ama, sadece bir yıl arayla, koca bir ay sarkar mı ki yağmur mevsimi?.. Biraz tuhaf değil mi?
Önceki hafta susuzluktan barajlar kapatılıp günlerce suyumuz kesik kaldıktan ve depomuzdaki su bittikten sonra, şişelerle, kovalarla yaşamı sürdürmeye çalışırken, demiştim ki, “Meğer su Allah’tan geliyormuş… bunu unutmuşuz. Böylelikle hatırlamış olduk.”
Bir yanda, “güzelim İnegöl Ovası / Umudalan Vadisi’nin verimli toprakları hepten beton olmasın, ağaçlar yaşasın, tarım devam etsin” diye çırpınan köylümüz, hemşehrimiz… bir yanda “Su!..” diye el açmış bekleşen ağaçlar… kim bilir daha nice canlılar… bir yanda da “acaba toprak nimetini işlemenin artık hakkını vermez olduk da, ondan mı imdada yetişmiyor gök?” diye mahcup bir eda ile dualarında yağmur talep eden kullar…
“Mugayyebat-ı Hamse”…
O da ne ki?..
Yaradan aslında sürekli rahmetiyle muamele ediyor ve Rahman olarak çeşitli yollarla ihtiyaçlarımızı önümüze getiriyor. Öte yandan, O’nun sıfatları ve ahlâkının bir yansıması da; “zaman zaman biz kullarını çaresiz bırakarak, bize yakışmayan birtakım durum ve davranışlardan uzaklaşıp kendimize çekidüzen verme fırsatı sunması”. Aslında bu da başlı başına bir rahmet eseri.
Bu kısa hatırlatmaya şimdi şu soruyu ekleyelim: Son zamanlarda, gerek yerel, gerek ulusal, gerekse küresel ölçekte, çok yönlü olarak, “insana yaraşır yaşayış, davranış, ve tutum” bakımından neredeyiz? Komşuluk, kardeşlik, dostlukta, … neredeyiz? Aynaya baktığımızda, üzerimizde genel bir duyarsızlık var mı, yok mu? Her birimiz sakin kafayla tekrar düşünelim.
Sonra bir başka açıdan daha bakalım konuya: Kuran’da Lokman Suresi’nin 34’üncü ayetinde, ademoğlunun önceden kesin olarak bilemeyeceği beş madde sıralanır. (Burada, lütfen dikkat!.. “tahmin etmek” ile “bilmek” farklı şeylerdir.) Söz konusu listenin ikinci sırasında “yağmurun ineceği vakit” yer alır… Tekrar dikkat!.. “yağacağı” değil, “ineceği” ifadesiyle… demek bir program dahilinde, planlanarak, onaylı, mühürlü biçimde “iniyor” yağmur…
(Üçüncü sırada yer alan “ana rahmindeki cenin” kafaları karıştırmasın. Nitekim erkek ya da dişi olması, bir insanın yüzlerce özelliğinden sadece biridir. Ayrıca, hekimlerin görsel ultrason gözlemine dayanan bu tahminlerinde zaman zaman yanıldıklarına tanık oluyoruz.)
(Kaynak: Mehmet Aktugan, Creative Commons license)
Bunun İmegöl’ün yağmuruyla ne ilgisi olabilir?
Anlık “hava durumu” bilgisi artık her birimizin cebinde. Tek dokunuşla bulunduğumuz noktadaki, ya da birkaç harf girerek dünyanın farklı bir noktasındaki “o anki hava durumunu” öğrenebiliyoruz: sıcaklık, nem, rüzgar şiddeti ve yönü, ışık şiddeti, vs… Pek çok noktaya yerleştirilmiş bulunan hava gözlem cihazları (istasyonları) buna olanak tanıyor. “Hava durumu” hizmetine ek olarak sunulan bir bilgi daha var: “hava tahmin raporları”. Ancak, unutmayalım ki, bu bilgi, şu anki durum değil, yakın gelecekte olacak olan da değil… yalnızca, geçmiş istatistiğe dayalı olarak ileri matematiksel algoritmalar yardımıyla tahmin edilmiş olanın bilgisi…
Buna göre, Yaradan’a vefasızlık etmiş olmamak için, bir saat sonraki ya da yarınki hava durumu hakkında konuşurken, kullandığımız kelimeleri özenle seçmemiz gerekmez mi? Örneğin, “Tahminlere göre yarın yağmur yağabilirmiş.” ya da “İki saat sonra yağmur tahmin ediliyor.” denmesi daha doğru ve isabetli olmaz mı?
Elbette, birçoğumuz “hava durumu” ile “hava tahmini” arasındaki bu farkı biliyor. Bunun ben de farkındayım. Yine, hepimiz biliyoruz ki, “Bu gece yağmur varmış.” * ya da “Bu hafta hava güneşli görünüyor.” * cümleleri mecaz ifadelerdir; işin aslını bilmekle beraber, söylemede kolaylık amacıyla kullanılır; önemli olan niyet olduğundan, bunda da bir günah olmasa gerek. Buraya kadar sorun yok.
*Bu arada, bunlar kaçınmamız gerektiğine inandığım cümlelere örnektir.
Sorun, ya da en azından risk, şurada: Biz “insan”lar, unutmak en baştaki özelliğimiz olduğundan, ara sıra kullanılabilecek bir mecaz ifadeyi günlük yaşamın parçası haline getirip, sürekli kullanıp, onu kanıksar isek, farkında olmadan o ifade bizim bilinçaltımıza işler ve onu gerçek gibi algılamaya başlarız. Bu bağlamda, zamanla Yaradan da, Kuran ayeti de, yağmurun inme programı da, onu düşünüp şükredecek dimağlar da devre dışı kalmış olur, bir bakıma. Günlük koşuşturmanın telaşı arasında durup düşünmeye fırsat bulamadıkça, bu algı böylece sürer.* Biz insanlara ait olan “küsmek” Yaradan için söz konusu olmadığından, bu durum karşısında rahmeti ile “action (ekşın)” alır, yani ilahi eyleme geçer, ve bizim iyiliğimiz için, kendini bize hatırlatır.
*Psikolog, sosyolog, dilbilimci, ve ilahiyatçı arkadaşlar konuyu daha derin irdeleyerek bizi aydınlatabilirler.
Öyleyse, “biz” nasıl bir eylem sergileyebiliriz?
Şu andan itibaren, hava durumu ve tahminleri ile ilgili söylemlerimizi gözden geçirip, bize Yaradan’ı unutturmayacak ifadeler kullanmaya özen gösterebiliriz.
Bu noktada hatalı ifade kullanmış olduğumuzu fark eder isek, tenha bir yerde ellerimizi açarak Rahman’dan özür dileyip, her zamanki gibi gerçek anlamda büyüklük yalnızca O’na yakıştığını itiraf edip, acizliğimizi hatırlayıp, rahmet hazinesinden “bol, bereketli, hayırlı” ama sel vb. afetleri yanında getirmeyen “tatlı” yağmurlar isteyebiliriz.
Bunu kendimiz yaptıktan sonra, bu bakış açısını diğer insanlarla paylaşıp, “toplum olarak rahmeti çağırma”ya katkı verebiliriz.
Umulur ki, bu mütevazi ama içten çabalarımız O’nun katında toplu bir yağmur duası olarak kabul görür ve daha fazla ertelenmeden yağar rahmet…
(Kaynak: Elvis Payne, Creative Commons license)
Ey Rabbimiz,
Gerçek anlamda övülmeye layık olan yalnız senin güzelim isim ve sıfatlarındır.
Sevgili kulun ve elçin Muhammed’e –a.s.– lütfettiğin gibi…
Tüm kusurlarımıza, sana vefasızlığımıza, farkında olmadan yer yer isyanlarımıza rağmen…
N’olur bizi affet; hayırlı ve sevdiğin kulların arasına kat!..
Başımızdaki yağmursuzluk felaketi vesilesiyle bir kez daha kendimizi sorgulama fırsatı bulduk.
Bazı hatalarımızın farkına vardık; belki daha pek çoğunun da varamadık…
Bize sunduğun şu güzelim yerküreyi çok hor kullandık.
Teknoloji ilerledikçe küstahlaşıp seni daha az anar olduk.
Ama biz buyuz işte… her an kusur işleyebilen kullarınız…
Kabahatimiz çok olsa da, yine de senden ümidi asla kesmedik, kesmeyiz de…
Nitekim kusurlarımızı örtmek ve bizleri rahmetinle kuşatmaktır Sana yakışan.
Bize emanetin olan toprakları –tarlalarımızı, ağaçlarımızı– yaz mevsiminde elden geldiğince suladık.
Şimdi ise boynu bükük, senin nimetini bekliyoruz, Ulu Yaradan’ımız.
Meğer ne kadar değerliymiş de, değerini bilememişiz her yıl sağanak sağanak “inen” nimetinin…
Ağaçların başında su bekleyen yapraklar ve meyveler hatırına…
Yerdeki çeşit çeşit bitki hatırına…
Sayısız böcek ve diğer hayvanlar hatırına…
Masum yavrularımız ve başımızın tacı yaşlı büyüklerimiz hatırına…
Ver Allah’ım, yağmurunu ve bereketini, en yakın vakitte!..
Ver Allah’ım, hanelerimize, mahallemize, kentimize, ülkemize, dünyamıza huzuru ve güveni!..
Bizleri çokça düşünen ve şefkatle kucaklayan güzel Peygamberimiz hatırına…
Amin, Ey En Merhametli!
Amin. Amin.

