Türk Sporunda Acı Gerçekler
Türkiye 85 milyon genç sayılabilecek
bir nüfusa sahip bir ülke ancak sporda
istenilen başarının çok çok uzağındayız
maalesef. En son yapılan yaz olimpiyatlarındaki madalya tablosuna baktığımızda ülke olarak 35. sırada kötü
sayılabilecek bir dereceyle organizasyonu tamamlamışız. Bu önemli bir veri
ve sporda başarısız olduğumuzun açık
bir göstergesi. Nerde hata yapıyoruz neden bu kadar başarısız diye soranda yok
maalesef.
Spor bir bilimdir ve bu işi sağlam
temellere dayandırarak bilimin ışığında yapmazsak başarısızlık kaçınılmaz
olur. Anayasamızda devlet her yaştaki
türk vatandaşlarının beden ve ruh sağlığını geliştirecek tedbirleri alır, sporun
kitlelere yayılmasını teşvik eder maddesi yer almaktadır. Peki size soruyorum anayasamızda yer alan bu madde
ne kadar ve nasıl uygulanıyor?
Ülkemizde düzenli spor yapan nüfus
yüzde 10 seviyesinde. Bu rakam dünya
nüfuslarına bakıldığında çok ama çok
geride.Uluslararası spor organizasyonlarını düzenleme ve ev sahipliği yapma
hususunda da istenilen yerde değiliz.
Yani ülkece hem spor yapmıyoruz
hemde spor organizasyonlarını yönetemiyoruz. Bu ülkemiz adına son derece
üzücü ve biran önce toparlanması gereken bir konu aslında.
Sizlere Çin’in sporda nerden nereye
geldiğini örneklerle anlatarak olaya
daha geniş bi açıdan bakmanıza yardımcı olalım.
1988 Seul olimpiyatlarında Çin madalya sıralamasında ortalarda yer alarak
nüfusuna göre başarısız bir organizasyon geçirmişti. Tam 20 sene sonra 2008
de yaz olimpiyatlarının ev sahipliğini
Çin(Pekin) yapmıştır ve madalya sıralamasında tüm ülkeleri geride bırakarak
- olmuştur. Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi spor bir bilim ve organizasyon işidir.20 sene sonra bir ülkenin
sporda yaptığı doğru hamle ve yatırımlarla nerden nereye geldiğini açık bir şekilde görmüş olduk.Peki Çin bunu nasıl
başardı ve bizde sporda böyle bir sıçrama yapabilir miyiz? Elbette yapabiliriz
ancak daha önce yapmamız gereken ve
yapmamamız gereken bir sürü iş var.
Mesela beden eğitimi ders saatlerini
daha anasınıfından itibaren okullarımızda haftada 2 saat yerine avrupadaki
gibi 8 ila 10 saate çıkarabilir miyiz?Ama
bu nasıl olacak ki??Beden eğitiminden lgsde(liselere giriş sınavı)tyt ve ayt
(üniversite sınavları)gibi ülkemizin en
önemli sınavlarından soru çıkmıyor
ki!Ya da ingilteredeki gibi okul binası
yapılmadan önce yanına spor salonunun yapılmasını zorunlu kılabillir
miyiz sizce?Gençlerimiz peki spor mu
akademik başarımı yol ayrımını nasıl
aşacak?En önemlisi de ülkemizde spor
kültürünü oluşturacak bir sistemi acaba
ne zaman devreye sokacağız?Yada öyle
bir niyetimiz var mı?Spor bir kültürdür ve yaparak,yaşayarak hayatımızın
zorunlu bir parçası haline getirmenin
hesaplarını yapmalıyız.Hep yapılması
gerekenlerden bahsettik birde yapılmaması gereken işlere bakalım.Mesela bir
imamı gençlik ve spor müdürlüğünün
başına getirmemeliyiz nasıl bir antrenörü diyanetin yada müftülüğün bir
birimine getirmiyorsak!.Gençlik ve
spor müdürlükleride sistemden lisans
çıkartıp biz şu kadar lisans çıkarttık
diye üstlerine gösteriş yapmamalı! gençlerimiz aktif spora
katılmadıktan sonra sistemden sporcu
lisansı çıkarmanın kime ne faydası var
anlamak mümkün değil.Sporu bile kağıda evrağa dökmek nasıl bir yaman
çelişki!Yapılmaması gereken o kadar
çok şeyi yaparsak başarısızlık bizim yakamızı ömrü billah bırakmaz.
Türk sporu maalesef bugünkü mevcut yönetsel ve örgütsel yapılanması,
sporumuzda sportif, iktisadi, mali ve
entelektüel performansı en yukarıya
taşıyabilecek yapıda bulunmuyor. Bugünkü yapılanmayla, Türk sporu Avrupa ve dünyada sportif ve finansal olarak
payını arttırabilecek yetkinlikten uzak
görünüyor. Bu nedenle, var olan statükocu yapının yerine, sporun endüstriyel dönüşümüne uygun konumlanmış,
her türlü performansı en üst seviyeye
çıkartabilecek bir yönetsel ve örgütsel
yapılanmaya geçmek mecburiyetindedir